Avcılar Mutlu Son

Avcılar Mutlu Son

 

Hiç eğer olmazsa kötü kaderimin hüznünü

bir tek yaşamak istiyordum fakat o bunu kesinlikle reddetmiş,

kendime zarar vereceğimden ötürü korktuğunu söylemişti.

Kadınların güçlü öfkelerinin her zaman kısa sürdüğü

söylenir ve bu kesinlikle doğruydu. Kısa süre sonra ölü,

durgun bir sessizlik içimde esen fırtınaları alt etti ve yoğun bir Avcılar Mutlu Son 

gözyaşı sağanağıy-la kendime geldim. Daha birkaç dakika

öncesine dek, biri bana bigün Charles’tan başka bir erkeği

de tanıyacağımı söylese yüzüne tükürürdüm veya benim için

ödendiğini gördüğümden çok daha çok miktarlar bana

önerilseydi, soğukkanlılıkla geri çevirirdim. Ama

erdemlerimiz de, günahlarımız da yaşamış olduğumız koşullara

fazlasıyla bağlıdır. Benim benzer biçimde ansızın her yerden kuşatılmış, Avcılar Mutlu Son 

uzun ağır bir hastalıkla kuvvetsiz düşen ve mapushane deh-şetiyle

sersemleyen bir zavallı için bu yenilgi daha bağışlanabilir

görünecektir çünkü bu yenilgi sırasında ruhum ne o odadaydı,

ne de bedenim en küçük bir zevk almıştı. Ne var ki bir kez bana

haiz olduktan sonrasında artık onun okşayışlarına karşı gelme

Avcılar Mutlu Son

hakkını kendimde bulamıyordum, bu kanıyla kendimi ona

teslim etmeyi daha uygun buldum. Öpüşlerine, sarılışlarına

karşı direnmeden veya öfke göstermeden boyun eğdim. Bu

bana zevk verdikleri için ya da kendimi o tür bir paykaptırmam için ruhumun nefretinden baskın çıktıklarından

dolayı değildi. Neye izin verdiysem bir çeşit şükrandan ve

olanlardan sonrasında her şeyi oluruna bıraktığım için izin verdim.

Yine de bu bey, beni bundan önceki kadar şiddetli heyecanlara sü‐

rükleyen aşırılıkları yinelememeye çok özen göstermeye

başlamıştı. Artık sahiplenmenin verdiği güvenceyle, beni

kıvama getirmeye çalışıyor, ona direnmekteki yetersizliğimin

davetine dayanamayıp arzularla dolup taşınca, tüm haz

beklentilerine duyarsız, kendisi zevk alamadığı için zevk Avcılar Mutlu Son

vermekten de aciz olması beklenen cansız ruhsuz bir bedende

tutkularının hıncını almaya çalışıyor, ham meyveleri koparıp,

tadına bakmak istiyordu. Gene de yüreğim onu aslaaffedemezdi. Bu arada akşam epey ilerlemişti, hizmetçi gelip

yiyecek için örtüleri yaymaya giriştiğinde, görüntüsü bana ze‐

hir benzer biçimde gelen ev sahibemin bizimle birlikte olmayacağını

anlamış oldum. Bu beni çok sevindirmişti. Azca sonrasında ağızlara layık

bir yemek, bir şişe şarap ve öteki ihtiyaçlarla birlikte servis

arabamız odamıza getirildi. Hizmetçi odadan çıkınca, erkeksevecen bir sıcaklıkla, yiyecek yemeğe ikna edilemesem bile